Gıda İş DİSK Gıda Sanayii İşçileri Sendikası
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, 20 Temmuz 2016’dan bu yana Türkiye tam bir senedir OHAL ile yönetiliyor. 15 Temmuz 2016 günü gerçekleştirilmek istenen ve halkımıza silah doğrultan darbecilerin net bir şekilde karşısında yer alıp, darbelerin önüne geçilebilmesi için demokrasinin geliştirilmesi gerektiğini vurgulamıştık. OHAL ilan edildikten sonra hükümet de “45 güne kadar kaldırılır”, “OHAL halkı etkilemeyecek” gibi açıklamalarda bulunmuştu. Fakat son bir senede sendikal hak ve özgürlüklerin engellenmesinden, grev yasaklarına; kitlesel işten atmalardan, emek düşmanı yasaların çıkartılmasına kadar gerçeğin hükümetin söylediği gibi olmadığı net bir şekilde görüldü. Gerçek şu ki; OHAL sürecinde Türkiye işçi sınıfı ve emekçiler, ağır sömürü ve baskı politikaları altında eziliyor.
Geçtiğimiz günlerde TOBB Kabul Salonundaki toplantıda sermaye temsilcilerine açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: “Olağanüstü hali biz iş dünyamız daha iyi çalışsın diye yapıyoruz. Biz göreve geldiğimizde OHAL vardı. Ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Şimdi böyle bir şey var mı? Tam aksine. Şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifadeyle anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki hayır, burada greve müsaade etmiyoruz.” ifadelerini kullandı. Bu açıklamalar bile OHAL’in, patronların ve sermayenin çıkarı için kullanıldığını gösteriyor.
Bugün açıkça görünüyor ki, OHAL ilan edilirken denildiği gibi temel mesele ülkemizin milli güvenliği değildir. Yıldönümüne geldiğimiz OHAL süresi zarfında uygulanan tüm politikalar sermayeyi destekleyen, işçi sınıfının ise elini kolunu bağlayan yasa ve uygulamalardır. OHAL sürecinde kiralık işçilik, zorunlu bireysel emeklilik sistemi (BES), Varlık Fonu gibi emek düşmanı yasalar çıkartıldı. OHAL boyunca tam 5 grev yasaklandı ve yaklaşık 25 bin işçi bu grev yasaklarından etkilendi. İş cinayetleri OHAL ile birlikte artış göstermiş durumda. Yüz binlerce kamu emekçisi sorgusuz, sualsiz ve hukuksuz bir şekilde işinden edildi.
Yine örneğin, “ÇAYKUR’da Mevsimlik İşçiye Kadro” talebiyle sendikamızın başlatmış olduğu imza kampanyası, OHAL gerekçe gösterilerek Artvin’de engellendi. OHAL sürecinde işçi eylemlerine yönelik polis müdahalesi arttı, sendikacılar gözaltına alındı ve sendikaların üyelerine yönelik bilgilendirme amaçlı düzenleyecekleri kapalı salon toplantıları bile yasaklandı. Sermaye sınıfının 40 senedir iştahını kabartan kıdem tazminatı fonu, OHAL’in patronlara ve hükümete sunmuş olduğu avantaj ile gündeme getirildi.
Bir yıllık OHAL süresi zarfında 25 tane Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yayınlandı ve KHK ile keyfi yönetim anlayışı devam ediyor. Çıkarılan 25 KHK darbeyle sınırlı olmayan çok geniş bir alanda, temel hak ve özgürlüklerin ihlaline yol açtı. Gözaltılar ve gözaltı sürelerinin uzatılması, savunma hakkının kısıtlanması, kapatılan dernek/vakıflar, kapatılan TV/gazete/radyolar, kayyum atanan belediyelerle geçirdiğimiz bir yıl Anayasayla ve uluslararası sözleşmelerle güvenceye alınmış bütün temel hakların ihlal edildiği bir hukuksuzluk dönemi olarak tarihe geçti.
OHAL ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) düzeni, sermayenin ve zenginlerin düzenidir. Bu düzende bütün emek düşmanı uygulamalar hayata geçiriliyor. Hangi siyasi partiye oy verilmiş olunursa olsun, işçi ve emekçiler olarak işimiz, ekmeğimiz ve geleceğimiz için OHAL-KHK düzenine karşı demokratik Türkiye mücadelesinde birleşilmelidir.
TÜRKİYE GIDA SANAYİİ İŞÇİLERİ SENDİKASI GENEL MERKEZİ
