Soma, Ermenek, Torunlar, Şirvan, Marmara AVM Park, Tuzla Gisan Tersanesi… Onlarca işyerinde kitlesel işçi cinayetleri yaşandı. İSİG tarafından yayımlanan raporlarlara göre her gün 3-5 işçi iş cinayetlerinde can veriyor. Sadece geçtiğimiz nisan ayında en az 177 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Soma Katliamı’na nasıl adım adım gelindiği bilirkişi raporlarına geçti. Daha önceki ve sonraki iş cinayetlerinde böylesi bilirkişi raporları mevcut.
Soma Katliamı’nda Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar ve danışmanının işçi yakınına attığı tekme hafızalardadır. “Ölüm madencinin fıtratında var” diyerek, o gün Soma’da hüküm süren taşeronlaştırma başta olmak üzere sürekli üretim baskısının ve iktidarın yol verdiği kitlesel iş cinayetinin üzerini örtmek istedi. Atılan tekme ise tüm işçi ve emekçilere atılmıştı.
Patronlar iktidarın desteğiyle işçileri öldürüyor, kan parası ödeyerek sorumluluklardan kurtuluyor. İktidar sermayenin aşırı sömürü güdüsünden kaynaklı iş cinayetlerini “fıtrat” gibi dini söylemlerle meşrulaştırmaya çalışıyor.
16 yıldır kendisini her koşulda sermayeye siper eden, rafine bir sermaye iktidar var. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan en büyük patron örgütleriyle yapılan toplantıda ‘OHAL’i grevleri yasaklamak için kullanıyoruz’ demekten kaçınmıyor. İş cinayetleri devam ediyor, grev yasakları sürüyor. 16 yılda 21 bin işçinin ölümü, on binlercesinin sakat kalması, sayısı belli olmayan meslek hastalıklarının yaşanması dile bile getirilmiyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan… yani iktidar, işçilere ölümü reva görüyor.
6 Mayıs 2018 tarihinde İstanbul’da düzenlenen “İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı”nda konuşan Başbakan Binali Yıldırım, “Eldiven takmaz, baret giymez, güvertede çalışır kemer takmaz. Sürekli peşlerinden koşacaksın. Her an başında duracaksın” diyerek ölümlerden bir kez daha işçileri sorumlu tutu. Peki Başbakan sendikacıların da olduğu bu toplantıda işçileri suçlama ve sorumlu tutma cesaretini nereden buluyor? Soma, Ermenek, Torunlar, Marmara Park AVM, Tuzla Gisan Tersanesi, Şirvan bunların hangisinde patronlar tarafından tedbir alınmış, ama işçi alınan tedbirlere uymamış bir söyleseler.
SENDİKAL BÜROKRASİ ÖLÜME DE NEDEN OLUYOR
O toplantıya katılan sendikacılar ne yazık ki Başbakana bir cevap vermemişlerdir. Sadece toplantıya katılanlar değil, genel olarak derin bir sessizlik vardır. Kimi sendikalar ve sendikacılar iktidarın arka bahçesi ve koltuk değneği haline gelmiştir, görevleri her koşulda iktidarı savunmaktır. Kimi sendikalar ve sendikacılar küçük çıkarlar uğruna ses çıkarmamaktadır. Süreci sessiz geçiştirerek, hükümetin gitmesini beklemektedirler. Sendikal bürokrasi işçilerin sömürülmesine çanak tuttuğu gibi, ölümüne de neden olmaktadır.
İş cinayetleri sınıfsaldır. İşçi ise karnını doyurmak için artık iş gücünün yanında hayatını vermek zorundadır. Sermaye artık iş gücünün yanında işçinin hayatını karartmaktadır. Buna tepki ise ya raporlarda kalmakta ya da ağız ucuyla yapılan açıklamalarla kendisinin göstermektedir. Bu gidişe dur demek ve iş cinayetlerinin önüne geçmek için iktidar ve sermaye karşısında mücadele etmeye, ölümlere neden olan politikalarına karşı çıkmaya, grev hakkını kullanmaya, talepler için sürekli bir mücadeleye ihtiyaç vardır. Bunu dert eden başta ileri işçiler olmak üzere, işçiden yana tüm kesimlerin kendine “İktidarın bu aymazlığı karşısında bizim sorumluluğumuz nedir? İş cinayetlerine karşı nasıl mücadele ederiz?” diye sorması gerekiyor.
Az çok mücadeleden yana olan kesimlerin bir araya gelmesi, tartışması ve nasıl bir mücadele örgütlemek gerektiğini tartışması zor değil. Bu yazı aynı zamanda ayrım yapmadan iş cinayetlerine karşıyım diyen, bundan rahatsızlık duyan, ama ne yapacağız diye kendisine soranlara bir çağrı. Bir araya gelip şu talepler etrafında mücadeleyi örgütleyerek, ön yargısız, kendi sınıfımızın yanında yer alarak başlayabiliriz.
TALEPLER
İş cinayetlerinin önlenmesi için:
♦ Sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki tüm engeller kaldırılmalı, barajsız, yasaksız demokratik bir yasa çıkarılmalı.
♦ Kamu denetimi etkin sağlanmalı, iş yerleri denetimi sürekli hale gelmeli, denetçi sayısı artırılarak yeterli sayıya ulaşmalı.
♦ Etkin, bir işçi sağlığı ve iş güvenliği yasası çıkarılmalı, iş yerinde işçilere denetim hakkı etkin olarak tanınmalı.
♦ Sendikalara ve emek örgütlerine iş yerlerini denetleme hakkı yasayla güvence altına alınmalı.
♦ İşyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği almayan yerlere ağır cezalar ve yaptırımlar uygulanmalı, hiç bir koşulda bu cezalar ve yaptırımlar affa uğramamalı.
♦ İş cinayetleri davaları hızla sonuçlanmalı, hiç bir koşulda af kapsamına alınmamalı.
♦ Kayıt dışı çalışma biçimlerine son verilmeli, sigortasız çalıştırılma yasaklanmalı, sigortasız ve sosyal güvencesiz çalıştıran iş yerlerine ağır cezalar uygulanmalı.
♦ Her türden taşeron çalışma (Özel sektör dahil) yasaklanmalı, tüm işler asıl işi yapan firma tarafından yapılmalı.
♦ Çalışma süreleri düşürülmeli, eşit işe eşit ücret ödenmeli, ücretler enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında artırılmalı.
♦ Özelleştirmeler durdurulmalı, özelleştirilen kurumlar yeniden kamu eli ile işletilmeli.
Bu talepler sadeleşebilir, yeni talepler eklenebilir, önemli olan bir yerden başlamak ve iş cinayetlerinin önüne geçmek için mücadeleyi sürekli kılmaktır.
Seyit ASLAN
DİSK/Gıda-İş Genel Başkanı